Mobil | Tarsus Ekspres

TARSUS ESKİ BELEDİYE BAŞKANLARINDAN MUVAFFAK UYGUR'UN OĞLU TURHAN UYGUR'LA SÖYLEŞİ

Tarsus eski Belediye Başkanlarından Muvaffak Uygur'un oğlu Turhan Uygur'u 200 yıllık tarihi konakta ziyaret ettik.

MUSTAFA ERDOĞAN- Tarsus, her tarafı  tarih fışkıran bir şehir. Ama bir türlü bunları  turizm açısından hayata geçiremedik. Geçtiğimiz günlerde bundan 5-6 ay evveli tarihi evleri görmek için Muvaffak Uygur’un oğlu Turhan Uygur’a söz vermiştik. Bir türlü ziyaretine gidememiştim. Hastalığım sırasında da beni birkaç kez ziyarete gelince ben de sözümü yerine getirmek için önceki gün tarihi eve gittim.

 Kızılmurat mahallesinde eski mezarlık yolu olarak bilinen şimdiki eski Kent Sineması önündeki sokakta bulunan eve gittik. Kapıda eski adetlere göre konulmuş bir  tokmak da var,yanında birde  zil var. Biz zili çaldık.  Kapıyı Turhan beyin oğlu Kadri Uygur açtı. Bizi kapıda karşılayan Kadri Uygur “Hoşgeldiniz” derken  yanımıza iki tane sevimli Çatalburun köpeği geldi.  Köpekler ayağımızı koklayıp  üstümüze sevgiyle atılmaya çalıştı. Bizde köpekleri sevdikten sonra eve girdik. Bundan 200 yıl kadar evvel Kölemusalı taşı (Nacarlı)  evin alt katında girişe döşenmiş. O taşların üzerine basarak yukarı çıktık. Eski merdivenler ile o kadar güzel ki. Tahta merdivenlerden çıkarak ikinci kata geçtik. Yukarıda da bizi 90 yaşındaki Turhan Uygur karşıladı. Tokalaşıp birbirimize sarıldık. Bizi içeri buyur etti. Kendi odasında oturup sohbete başladık. Sohbet ama nasıl bir sohbet. Tarif edemem.

 

Eski belediye başkanlarımızdan CHP’li Muvaffak Uygur’un bugün 90 yaşında olan oğlu 1924 doğumlu (1340) Turhan Uygur’un 200 yıllık konağında hal hatır sorduktan sonra sohbete başladık.

Turhan Uygur, Tarsus Ameriken Koleji mezunu. Kendisi 50’li yıllarda bu okuldan mezun olmuş.

Turhan bey İkiz kardeşi Orhan’dan tutun, okul yılları, babasının başkanlık yılları, yurtdşındaki günleri, çiftçilik yılları,  Atatürk’le ilgili düşünceleri ve konaklarındaki kütüphanenin geçmişine kadar hayatı ile ilgili bilinmeyenleri bütün samimiyeti ile Tarsus Ekspres gazetesi yazı ailesine anlattı.. Amerika seyahatinden ve orada kaldığı yıllardan bahsetti.. Kendisi dünyanın birçok ülkesine gitmiş gezmiş, görmüş. Oradan domates ve yeni dünya tohumları getirmiş. Okuldaki  bir anısını anlattı “Size bir şey söyleyeceğim” dedi.

“Ben Amerikan Kolejinde başta İngilizce olmak üzere bütün dillerden birincilikle geçtim. Ama Türkçe’den sınıfta kaldım” diyor.

Bu çok önemli bir konu.

Turhan bey anlatıyor.

“Amerikadan Tarsus’a 1960’lı yıllarda geldim. O yıllarda Amerikan’dan domates tohumlarını ilk getiren ben oldum. Tohumu getirmek yasaktı, o yüzden zarfların içine koyarak getirdim.  Amerikan domatesinin tohumu çok değerli. Kimse bunu alamazdı, ben gizlice 45 çeşit tohum getirip ektim ve yetiştirdim. Herkese de bunu öğrettim.

YENİ DÜNYA’NIN GELİŞİ..

Yeni Dünya çekirdeğini bile Amerika’dan ilk ben getirdim. Bunu Muzaffer Benli’ye (Gözüsulu) ben verdim. O da Yeşilmahalledeki bahçesine ekti. Aşısını yaptırdık. Bazı mahalleliler Muzaffer beyin bahçesinden aşıları çalarak hatta bazı dalları kırarak götürüp kendi bahçelerine aşılamışlar.

Çünkü Muzaffer bey bu konularda çok katıydı.  Böylece Yeni Dünya ekim sahaları gelişti, arttı. 1970’li yıllarda da  şimdiki Çukurova fabrikasını geçince sağ tarafta bir  tarlaya Yeni Dünya ekti. Böylelikle bölgemize Yeni Dünya yaygınlaştı. Benim Yeni Dünya bahçem Vanlılar mahallesinin alt tarafında bulunuyordu. Her türlü meyvelerimiz  bugün bile orada yetişiyor. Artık bahçe ile oğlum Kadri ilgileniyor. Bizden geçti, yeni nesil bunlarla ilgileniyor. Yaşım 90 olunca ister istemez bu işleri çocuklara devrettik.”

Bu konudaki anılarını bu şekilde anlattı.Ayrıca Türkiye’ye döndükten sonra Ziraat odası meclis başkanlığı yaptığını da söyledi.

“Gençlik  yıllarımızda  beni ikiz kardeşim Orhan ile kimse ayırt edemezdi. Hatta okula ve birçok yere birlikte gidip gelirdik”

BABANIZ NASILDI?

Bu arada babası Turhan Uygur’u sorduk.

-Babanız Muvaffak Uygur Tarsus’ta kaç dönem belediye başkanlığı yaptı?

Anlatıyor..

-Babam 1927 yılında belediye başkanı oldu. 1930’lu yıllarda da  başkanlık yaptı. 1938 de bir dönem seçimi kaybetti. 1942 de tekrar ısrar üzerine belediye başkanı seçildi. Ve belediye başkanlığı yaptığı dönemleri pek bilen yok. Babam, çok dürüst, çalışkan bir belediye başkanıydı. Onun içindir ki Tarsus’ta 4 dönem belediye başkanlığı yaptı. O yıllar CHP’den belediye başkanlığına seçildi.

 CHP’de çok dürüst bir adam olduğu için seviliyordu. Şadi bey yakın akrabamız idi, Karacaaslan, Ramazanoğulları yine bizim akrabamızdı. Bunlar şehrin ekabirlerindendir. O dönemler CHP’den sonra  DP kuruldu. DP (Demokrat Parti) 1946’da kuruldu.

Babamı o dönem evimize kadar gelerek DP’ye davet ettiler. O dönemin Mersin valisi  Ruknettin Nasuhioğlu ve meclis başkanı Refik Koraltan, babamın yanına kadar iki kez geldiler. Ve artı DP’yi kuran Adnan Menderes’te bizatihi mektup göndererek babamı DP’ye davet ettiler. Ama babam bunu kabul etmedi ve DP’ye gitmedi. CHP’de  siyasi hayatını sürdürdü. Zaten 1950 yılından sonra da belediye başkanlığını bıraktı. Babamı yaşı 80-90 olan herkes bilir. Hatırlayabilir.

Bizim aile  1994 yılına kadar CHP’li olarak geldik ve CHP’yi destekledik. 1994 yılında yerel seçimlerde MHP adayı Burhanettin Kocamaz’a oy verdik. Ve vermeye devam ettik. Çünkü biz hep hizmete oy veriyoruz. Bizim şu anda bir particiliğimiz yok. Bu dönemde de MHP adayı Şevket Can’a, Büyükşehirde Burhanettin Kocamaz beye oyumuzu verdik.”

Evet Turhan bey siyasi görüşünü ve düşüncelerini böylesine açık anlatıyor. Ne kadar güzel değil mi? Bu insan güzel ve dobra dobra açık dürüst konuşuyor.

Turhan abi tahsilli, görgülü, beyefendi kişiliği ile hala evinde dimdik ayakta. Bunu misafirlerine de gösteriyor. Hatta evinde ev kıyafeti ile değil,  bir davete katılırken giydiği şekilde kıyafetler giymiş. Bizi tam bir İstanbul beyefendisi gibi karşılayıp ağırladı. Bu nedenle kendisine ve oğlu Kadri beye ayrıyeten teşekkür ediyorum. Bu konağa şehrin ekabirlerinide bir kahve içmeye davet ediyor. Bende kendisine söz verdim ve “Turhan abi söz. Bunları yazacağım ve bizatihi davetini ilgilere ulaştıracağım” dedim.

ATATÜRK'Ü ÇOK SEVRİZ..

Turhan Uygur ,  babadan gelme çok iyi  bir Atatürkçü, Atamızı çok seviyor. Atatürk Tarsus’a geldiğinde her seferinde babam ve o günkü şehrin ekabirleri kendisini karşılamışlar. Babam Turhan Uygur, davet etti, Atatürk bizim eve de geldi. Burada kahve de içti. Ancak bizim evde  yatmadı, Ramazanoğullarına ait bir konakta misafir edilmiş.

Atatürk’ü biz kabile olarak çok seviyoruz. Hala da seviyoruz..

Bu sözle değil davranışları ile de belli. Bakıyorum evin her tarafında Atatürk posterleri. Hatta evin içinde birde Atatürk büstü bile var.

Turhan bey Atatürkle ilgili anılarını anlatıyor. İnanırmısınız, Atatürkle ilgili birde Atatürk maskotu, Atatürk kalemi yaptırmış. Bize bunlardan birer tane hediye etti. Yaşot’a, Boncuk’a ve bana.. Ayrıca Atatürk bardakları, Atatürk sürahisi bile var. Bu tarihi evi gezmekle bitiremiyoruz. Herkesin bu evi görmesi lazım. Salondaki tarihi Atatürk fotoğraflarından sonra bizi   kütüphanesinin bulunduğu odaya aldı. Bu oda sanki hazine dolu bir oda.

200 yıllık bu tarihi konak bakımlı. Bahçesi yemyeşil, içerisi ise tarihle iç içe. Bu eve şimdinin ekabirleri henüz gitmemiş. İnşallah birgün giderler.

SANKİ BÜYÜK BİR KÜTPHANE..

Kütüphaneye girdiğimizde inanırmısınız tüylerim diken diken oldu. 6 bini aşkın kitabı var burada. 4.5 metre yüksekliğindeki tavana kadar terekler yapılmış, tüm terekler dolu. 60 metrekarelik oda dolu.  Oda olduğu gibi kitap dolu. Ağırlıklı olarak Atatürkle ilgili kitaplar var. Eski yazılar, yeni yazılardan oluşan eserler. Cumhuriyetten önceki yayınlar bile var. Hepsi babadan kalma.. Muvaffak Uygur’un zamanından kalma kitaplar ve kendisinin eklediği kitaplar bu odada dolu.

-Turhan abi, bu kitapların hepsini okudunuz mu? diye sordum.

-Tabi dedi. Bu kitapların hepsini tek tek elden geçirdim. Eski Arapça, ingilizce, Almanca, Türkçe kitaplarım var. Hepsini de biliyorum.

-Bu kitapları nasıl muhafaza ediyorsunuz? 

-Bu kitapları korumak için   işin erbabı yardımcıları çağırıyoruz, her iki yılda bir kitapları yer değiştiriyor, toz olanları sildiriyor, içlerini açtırıyor, aktartıyorum.

Evet. Herkesin meraklı olanların, kitap kurtlarının bu evi ve kütüphanesini görmesini isterim.  Bu güzellikleri tarif edemem.

Bunun gibi güzel bir Kütüphane  çok güzel bir özel kütüphaneyi daha önce eski Hocaefendilerden Abdürrezzak Öz’ün evinde görmüştüm. Bu iki üstadın kitapları paha biçilmez. Ne kadar anlatsam az, gidip görmeniz lazım.

Bilhassa Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can’ın gidip bu evi ve tiapları görmesini istiyorum. Bu kitapları belediyede değerlendirebilir. Kaymakamımız Hasan Göç’ün de yine bu eve gidip görmesini isterim. Çünkü çok güzel bir tarihi mekanı yetkililer mutlaka görmeli. Gidip gördükleri zamanda benim ne kadar haklı olduğumu bizatihi anlayacaklardır.

-Turhan abi, yetkililer gelse, kitaplarını isteseler, müze gibi yada kütüphane gibi bir şey kursalar verir misiniz? Dedim.

Kendisi bu konuda  tam bir cevap vermedi. Israrda etmedim.

KADRİ BEYİN İKRAMI..

Turhan beyin oğlu Kadri bey bize pasta ve çay  ikram etti. Birikte pasta yeyip, çayı yudumlarken bir yandan da Turhan Uygur’un fotoğraflarına, bir yandan Atatürk’ün fotoğraflarına,  bir yandan da ikizi Orhan Uygur ile Turhan Uygur’un duvarda asılı fotoğraflarına baktık. Baktıkça doyamadım.

Ev çok bakımlı ve güzel. Şahsen benim imkanım olsa, böyle bir evde oturmayı tercih ederim. Onun içindir ki Turhan abi, bu evi doğup büyüdüğü 90 yıl boyunca terketmemiş. Haklı olarak.. Tabi baba ocağını oğlan çocuğu yaşatır ve bacasını tüttürürmüş ya? Turhan abi bunu uyguluyor ve baba ocağında ikamet ediyor. Hem de hiçbir yere gitmeden 90 yıldır hep bu evde oturmuş.

RUS YAPIMI ŞÖMİNE..

Bu konakta çok ilginç bir şömine var. Baktım inceledim. Rus yapımı olduğunu öğrendiğim bu  Şömine 200 yıllık.  Kapağını,  bacasını görseniz inanamazsınız.

AİLE YAPISI..

Turhan beyin ailesini sorduk..

-Biz üç kardeştik. İki erkek bir kız. Erkek çocuklar Orhanla ben Turhan ikizdik. Zaten bizi kimse ayırt edemezdi. Bazen annem bile ayırt edemezdik. (O arada bir fotoğraf gösterdi.  Orhanla kendisini ayırt edemedi) Şu an Orhan merhum  oldu. Allah rahmet eylesin. Benim 3 çocuğum oldu. Kadri,  Ali ve Fitnat. (Fitnat annemin adı).  Böylelikle hayatımız sürüyor. Eşim Ayhan hanımla burada kalıyoruz.

Turhan bey, çok enteresan bir konuyu da anlattı..

“ÇEYİZLİK YATAĞIMIZDA İLK KEZ ATATÜRK VE LATİFE HANIM YATTI.”

Evet yine Atatürkle ilgili enterasan bir konu anlattı. Turhan beyin babası Muvaffak bey, evleneceği yıl  1923’de mobilyaları  İstanbul’dan almışlar.

Turhan bey anlatıyor..

“Çeyiz Amerikan kolejinin oralarda bir eve taşınmış ve orada yatak odası kurulmuş, evde  henüz kimse yatmamış. O yıllar merhum Atatürk Tarsus’a gelir. Yanında eşi Latife hanımda vardır. Latife hanımla Atatürk babamın çeyizlik mobilyasında, yani yatağında uyumuş..  Bu kentte kimse de böyle bir yatak odası yokmuş.. Babamda Atatürk’ü   ağırlamış ve onların yatağında ilk kez yatmak onlara kısmet olmuş..

Burada Turhan bey bizden bir istekte bulunuyor..

-Mustafa bey sizden bir isteğim var. Yetkililer bu tarihi evlere sahip çıksın. Bu eski evler dökülüyor, yok oluyor. Yetkililer bunlara sahip çıksın. Bu evler yıkılırsa bir daha bulunmaz. Basından sizi takip ediyorum, Tampon köşenizi okuyorum. Sen bu konulara duyarlısın. Ama ne olur bu husustaki yazılarınızı sıklaştırın. Bu tarihi evlere yetkililer ve Tarsuslular sahip çıksın. Biz Tarsusluyuz ve Tarsus’ta doğup büyüdük. Allah nasip ederse yine Tarsus’ta öleceğiz. Ben Tarsus’u ve Tarsus’luları çok seviyorum”

**

Turhan Uygur ile 2 saati aşkın bir süre sohbet ettik. Vakit nasıl geçmiş farkında değiliz. Turhan bey, beni ve yazarlarımızMehmet yaşot ile Yakup Boncuk’u salonda bir başka masada ağırladı. Meyveleri hazırlamışlar. Kendi bahçelerinde yetiştirdikleri yeni dünya, şeftali, elma gibi meyveleri bize ikram etti.  Oturduğumuz masa bile en az 100 yıllık bir antika..

Meyveleri yedikten sonra Turhan abi bir espri yaptı..

-Bir kahvenin 40 yıl hatırı olur. Size birde kahve ikram edeyim dedi. Yine çok eski adeta tarihi kahve fincanlarında   oğlu Kadri beyin getirdiği kahveyi içtik. Kadri kardeşime de çok teşekkür ediyorum.

AYRILIK ZAMANI..

Turhan abiyle söyleşimizi tamamladık. Artık ayrılık vakti geldi..

“Turhan abi sizden müsaade istiyoruz.  Misafirpererliğiniz için teşekkür ederim” dedim

O da “Size doyum olmuyor, yine beklerim” derken balkondan karşı caddeye ve bahçeye baktık. Kölemusalı taşları döşeli bahçede yeşillikler içinde nefis bir görüntü hakim. Sanki bu ev dün kurulmuş gibi muazzam korunmuş. Oysa 200 yıllık bu evi ne kadar anlatsam az. Az sonra Turhan abi ile vedalaştık. Kendisi bize “güle güle yine beklerim” derken oğlu Kadri beysokağa kadar bize eşlik etti. Ayrılırkende o iki Çatalburun köpeği yine bize yanaştı. Arkamızdan garip garip baktılar.

İşte Tarsus ve kıdemli bir hemşehrimizle söyleşimiz burada sona erdi,.

Dinlerin kesiştiği tarihi bir kent Tarsus’u bilenler bilir. Ama  bizler değerlerimize sahip çıkamıyoruz. Lütfen  tarihi mekanları ve geçmiş kuşak insanlarımıza sahip çıkalım.

Diğer Haberler ( 80 sonuç )

10 - 20 - 30 - 40 - 60 - 80 - 100 - 200 - 300

Copyright © 1980 | tarsusekspres.com.tr
Tüm Hakları Saklıdır.